15 Aralık 2015 Salı

BİR ZIMBIRTI HİKAYESİ...

Merhaba Ben Zeynep Ekmen! Evet, çoğunuzun tanıdığı Zımbırtılarla uğraşan o kadın!


“Parti Zımbırtıları” benim üzerine titrediğim, işten ziyade kıymetlim olarak gördüğüm bir şey. Ne anlam ifade ettiğini anlatmak zor, duygusal bir bağlılık. Hayatımın kızgın kumlardan serin sulara geçiş süreci…

Kısaca kendimden bahsetmem gerekirse; Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik bölümü mezunuyum. Öğrenciliğimden itibaren farklı sektörlere hizmet veren lokal ve global reklam ajanslarında Marka Yöneticisi olarak çalıştım, çok sayıda reklam/iletişim kampanyası içinde yer aldım. Bu süreçte Bilgi Üniversite’sinde Pazarlama İletişimi Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım, üniversiteden sınıf arkadaşım, yani gençlik aşkımla nişanlandım!
Reklam ajanslarında geçen yıllar bana düzenli hayat özlemimi hatırlattı, son çalıştığım ajanstan ayrılarak tekrar iş aramaya başladım. Çok geçmeden bir bankanın Pazarlama Ekibi’nde Marka Yöneticisi olarak çalışmaya başladım. Hayalimdeki işi bulduğumu düşünüp, iş hayatındaki en keyifli günlerimi yaşadığımı zannederken hayaller/hayatlar gerçeği yüzüme hızla çarpmaya başladı. Kurumsal hayata dair hırslar, kişilerin sınır tanımayan gel-git ruh halleri, “başarı hırsı” adı altında meşrulaştırılmaya çalışılan kabalıklar bu dünyaya ait olmadığımı bana hızla öğretti. Hızla öğretti derken, bu gerçeği fark etmem uzun zaman almadı ancak çok sevdiğim işimden gönülen kopuşum ve istifa kararı almam yıllar aldı. Bu yıllar tabii ki hiç kolay geçmedi. Toplu tüfekli savaşa dönüşen toplantılar, kişisel egoların çarpışmaktan yorgun düştüğü bir ofis ortamı içerisinde yıllar yılları kovaladı…
Bu sırada evlendim, evet, ilk zımbırtılar bu düğünde görüldü! Çünkü çalıştığım şirket beni tasarım programı kursuna göndermişti (o zaman iş yoğunluğu ve düğün hazırlıkları telaşında “bir bu eksikti” diye ne de çok söylenmiştim) ve ben ilk eğri büğrü tasarımlarımı bir heves kendi düğünümdeki ıvır, zıvır işler için yapmıştım. Sonra gereksiz, önemsiz gibi görülen ve benim “Zımbırtı” olarak nitelendirdiğim bu ürünler arkadaş çevrem tarafından çok beğenildi, birileri birilerine önerdikçe siparişler yığılmaya, öylesine açtığım mail adresine mailler yağmaya başladı.
Bu güzel gelişmelerin yaşanması tam da işte en mutsuz olduğum döneme denk gelmişti. Artık tahammül sınırlarım defalarca aşılmıştı, ofise girişlerim acı dolmaya başlamıştı. Sonra farkettim ki, işten eve gelip de ufak tefek tasarımlar yapıyor olmak, birilerine hediye de olsa ürün hazırlamak bana aşırı bir mutluluk vermeye başlamıştı. Çünkü, herkesten bağımsız olarak kendi kendime üretiyor, yıllarca köreltilmiş yaratıcılığımı tekrar kullanıyordum. “Zımbırtılar” ım iş hayatındaki tükenişime adeta ilaç olmuştu, bu yüzdendir duygusal bağlılığımız. O bana çok iyi geldi, ben de onun için çok çalıştım. Ve bir gün hayallerimin peşinden gitmeye karar verip, istifa ettim! Ağlayarak ofisten çıktığım o günü hiç unutmayacağım… Meğer ne güzel bir başlangıcın habercisiymiş…
Sonrasını biliyorsunuz; “Bol Zımbırtılı” bir hayat ve eskiye kıyasla kat kat daha fazla çalışmak…
Biraz uzun anlattıysam kusuruma bakmayın. Belki benim hayallerim başka birine daha ilham verir diye düşündüm. Sizin de benzer hikayeleriniz varsa dinlemek, anlamak, sohbet etmek isterim, kim bilir belki böyle bir köşe yaparız günün birinde, birlikte bu hikayelere yer veririz!
Haydi, siz de bana yazın; zeynep@partizimbirtilari.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder